22 Nisan 2012 Pazar

Gelincik şerbeti

Köyümüzde ilk yazımızı geçirdiğimiz sene, bahçemiz bizi gelinciklerle mutlu etmişti. İşte o güzelim gelincik tarlasına bakarken aklıma geldi ilk gelincik şerbeti yapmak. Çok küçük yaşlarımdan kalma, hiç tatmadığım, ama aklımın bir kenarına kazınmış bir kavramdı gelincik şerbeti benim için... Hemen internete gömüldüm ve tarifler aradım...

Pek çok alternatif vardı, bunlardan bazıları kaynatmalıydı, onları eledim hemen listemden... Kaynatmak yeterince doğal gelmiyor bana, başka çare olduğu sürece...

Gelelim benim tarifime... Tabii ölçülü biçili bir şey değil, biraz göz kararı, biraz damak zevki...

Bahçeden gelincik yaprakları toplanır. Tozları gitsin diye biraz suya konur. Bir kavanozun içinde şekerli su hazırlanır. Ben şeker iyi eriyebilsin diye ılık su kullanıyorum. Kabaca 10-12 adet gelincik için 500 ml su diye düşünebilirsiniz. Bu şekerli karışıma bir limonun suyunu da sıkarak ilave ediyorum. Ekşilik oranını da yine damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz.



Bu defa bahçede bir tane de reçellik gül açmıştı, ben onun yapraklarını da ekledim. Aynı yöntemle gül şerbeti de hazırlayabilirsiniz.

Neyse, hazırladığımız sıvıya, gelincik ve gül yapraklarını ekliyoruz, kavanozumuzun ağzını güzelce kapatıyoruz. Bundan sonra arada kavanozu arada çalkalayarak beklemekten başka yapacak bir şey kalmıyor bize. Gelincik yapraklarının rengi beyaza dönene kadar, yani yaklaşık 6-8 saat bekliyoruz. Yapraklar tüm renklerini saldığında şerbetimiz hazırdır. Süzerek soğuk servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun... :)

Görsel: http://barbabietolaa.blogspot.com ve Pinterest.com

19 Nisan 2012 Perşembe

Yeni yazılar, seyahatler, ekşi maya

Bir süredir bu blogu ihmal etmişim, şimdi fark ettim... Hasat sonrası günlerde zeytinyağı tadımları, sınıflaması, taşınması, derken bir de İstanbul seyahati girince araya böyle oluverdi işte... Ama geçen günler bir anlamda verimli de geçti... Bu arada Zinde Türkiye'de yeni bir yazım daha yayınlandı... Konu, zeytinyağı nasıl saklanmalıdır? Sanırım yaz öncesi herkesin okuması gereken bir yazı oldu... Zira malum, zeytinyağının baş düşmanlarından biri sıcaklar...

Yine İstanbul'dayken sevgili kuzenim ile bir röportaj yaptık ve bu yazı da Alternatif Anne dergisinde yayınlandı. Onu da buradan paylaşmak isterim. (fotoğrafa tıklayabilirsiniz)


Bir de ekşi maya denemelerim var son zamanlarda, ama hala istediğim kesin sonuçlara ulaşamadığım için buradan henüz tarif paylaşmak istemiyorum. Yazın sanırım bol bol vaktim olacak daha fazla deneme için... Yine de ekmek yoğurmanın tam bir meditasyon olduğu düşüncem, son bir ayda hepten pekişti desem yeterli olacaktır sanırım şimdilik... Ekşi mayam 5. defadır kullanımda, hala kullanılabilir halde, bu da iyiye işaret.

Şimdi sırada Olivetech fuarı var. Bugün başladı, ancak biz sanırım cumartesi gidebileceğiz ziyarete... Heyecanla bekliyorum.

Fotoğraflar: http://www.40firinekmek.com
http://www.klasiktatlar.com

4 Nisan 2012 Çarşamba

ZT dergisindeki yeni yazım...

Küçüklüğümden beri çok severim zeytin ağacını… O iri, delik deşik gövdesini, aşı yerinden çıkan yumrularını, kadife gibi yapraklarının değişen rengini, yaz kış yeşil oluşunu hep severim. Nasıl Nazım Usta çınar ağacı ise Gülhane Parkı’nda, ben de zeytin ağacıyım sanırım Ege’nin bir dağ kasabasında…



Yazının devamını okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...