24 Aralık 2011 Cumartesi

Doğanın Lütfu...

Resmi olarak kış geldi, 21 Aralık'ı devirdik... Bahçe de iyice sakinleşti haliyle, ama son yağan yağmurlar, biraz açan güneş sayesinde lütfunu esirgemiyor bizden hala...

Bugün eldivenlerimi taktım. Isırgan otu topladım bahçeden keyifle... Kimileri ufak, kimiler tohuma kaçmış, hatta mor saplı, iri yapraklı cinsi bile vardı aralarında... Bu iri yapraklıları ilk Almanya'da görmüştüm. Burada olduğunu bilmiyordum, ne güzel çeşit oldu bana da... Yine de o kalın saplar, eldivenlerin  üzerinden dalamayı becerdiler beni. "Isırganı seven..." dedim içimden. Buralarda dalağan diyorlar ısırgan otuna.

Yanı sıra biraz ebegümeci, biraz iğnelik, biraz da pazı buldum, hatta radikayla bile karşılaştım kışın bu ilk günlerinde kendinden geçmiş, inadına yemyeşil olmuş bahçede... Ne mutlu bize diye düşündüm. Doğa her mevsimde lütfunu gösteriyor bize...

İğnelik otu. görsel: garova.blogspot.com
Bugünün menüsünde bahçeden taze biçilmiş pırasalar var ek olarak, son birkaç yeşil domatesi atacağım içine, Sultan'ın önerisine uyarak. Yeni tatlara yelken açtık bir defa daha...
Hepsini karıştırıp börek yapmayı planlıyorum, kavurması da güzel olur aslında, karar veremiyorum.


Sağolsun Bahar'ın Bahçesi...

Not: Bu arada yazmayı unuttum, ısırgan otu ile ilgili daha detaylı bilgi için bu Doğayı Keşfederken blogunu okuyabilirsiniz.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Yeşil domates çorbası

Bu tarifi ilk olarak Yemekli Vagon'da görmüştüm. Ancak önce yeşil domates pilaki, bir sonraki seferde de yeşil domatesin kavurmasını (soğan ve domatesler zeytinyağında kavrulup sarımsaklı yoğurt eklenerek servis yapılıyor.) yapınca, çorba üçüncü haftaya kaldı.

Her neyse, Bahar'ın Bahçesi'nden bu hafta toplanan yeşil domatesler bugün çorba halinde beğeniye sunuldu. Evdeki testten alnının akı ile geçince sizlerle paylaşılmaya layık görüldü.

Her ne kadar orijinal tarife bağlı kalmak istesem de son dakika dokunuşları ve bizim evin pişirme adetleri tarifi biraz değiştirdi. İşte benim tarifim:

Malzemeler:
500 g doğranmış yeşil domates
2 tatlı kaşığı tam buğday unu
2 su bardağı süt (oda sıcaklığında)
2 su bardağı su veya et suyu
1 tatlı kaşığı biber salçası
2 diş sarımsak
çok az tarçın
Divolio sızma zeytinyağı
tuz

Yapılışı:
Un ve zeytinyağını karıştırın. Un pembeleşene kadar kavurun. Üzerine yavaş yavaş sütü ilave edin. Bu aşamada dikkatli olmak, sütü yavaş boşaltmak ama hızlı karıştırmak lazım, un topaklanabilir. Kalan malzemeleri ilave edip pişmeye bırakın. İstenilen kıvama gelince altını kapatın ve el blenderinden geçirin. Çorbanız servise hazır.

Orijinal tarifte tereyağı vardı, bizim evde pek kullanılmıyor tabii. Bir de aynı şekilde beyaz un da pek tercih edilmiyor. Çorbalarda yoğun un tadını sevmediğim için miktarı da epey azalttım. Tarifte ne soğan ne de sarımsak vardı, ancak son saniye yine de 2 diş sarımsak eklemeden duramadım. Alışkanlık işte. Son olarak kapağı kapamadan önce şeytan dürttü, tarçın diye fısıldadı kulağıma, kıramadım. Benimki de böyle bir çorba oldu işte...

Afiyet olsun hepimize.

Fotoğraf: http://cicekbakimi.blogcu.com

17 Aralık 2011 Cumartesi

Zeytinyağlı Brüksel Lahanası

Başka hiç bir sebze yok ki görüntüsünün ele verdiğinden bu kadar farklı, bu kadar güzel bir lezzeti olsun. O görüntü nedeni ile yıllarca uzak durdum Brüksel lahanasından... Sanırım son 5 yıldır yiyorum. Ancak bugün nasıl pişirsem diye tarifleri karıştırarak biraz kafa yordum, bildiğimin dışına taşsam biraz diye, her zamankinden daha harika bir sonuç aldım. Paylaşmadan edemeyeceğim.

Malzemeler:
Soğan
Sarımsak
Brüksel lahanası
Havuç
Patates
Biber salçası/ Domates püresi
Limon suyu
Süt
Divolio natürel sızma zeytinyağı
Su ve tuz

Hazırlanışı:
Brüksel lahanasını yıkadıktan sonra diplerini ve gerekiyorsa dış yaprağını kesin. İkiye bölün. Doğranmış soğan ve sarımsağı zeytinyağında öldürün. Halka doğranmış havuçları ilave edin biraz çevirin. Brüksel lahanasını ekleyin, kavurmaya devam edin. Küp şeklinde doğranmış patatesleri ekleyin. Ben her zaman 1 tatlı kaşığı biber salçası kullanıyorum yemeklerime renk versin diye, üstüne de domates püresi ekliyorum, arzu ederseniz salça da kullanabilirsiniz bunun yerine, ama tat garantisi veremem. 1 su bardağı süt ve yarım çay bardağı limon suyu ekleyin. Tuzunu ilave edin. Üstüne çıkmayacak kadar sıcak suyu da koyup kısık ateşte pişmeye bırakın. Patatesler yumuşadığında yemeğiniz pişmiştir.

Yanında bulgur pilavı da çok iyi gidiyor.

Afiyet olsun.

Bira ile mayalanmış peynirli ekmek

BBC'nin yemek - gezi programlarını severek izleriz genellikle. Bunlardan biri de Hairy Bikers. Bir yandan motosiklet üzerinde gezip bir yandan da yemek yapan iki sakallı amca. İşte geçen akşam onların programında gördük bu ekmek tarifini ve resmen baştan çıktık.

Ben ekmek yapmayı, özellikle de hamuru yoğurma ve mayalandırma kısmını çok severim. Yine de uzun süredir kendimi ekmek makinalarının kollarından alamıyordum, vesile oldu, iyi oldu.

Arzu edenler ekmeğin orijinal tarifini yukarıdaki linkten bulabilirler. Ben kendi uyarladığım tarifi anlatacağım.



Malzemeler:
2 çay kaşığı şeker
1 çay kaşığı toz (instant) maya
250 ml dark bira
260 g beyaz un
160 g tam buğday unu
200 g rendelenmiş çedar peyniri (ben onun yerine eski kaşar kullandım, daha aromalı olsun diye)
75 g rendelenmiş parmesan peyniri
50 g süt tozu (evde yoktu, onun yerine 50 ml st koydum, ancak bu nedenle biraz un daha ilave etemek zorunda kaldım)
1 çay kaşığı tuz (bana biraz az geldi)
1 çay kaşığı hardal tozu (evde olmadığı için direkt hardal kullandım)
1 yumurta
1 çay kaşığı rezene tohumu (evde yok diye üzülürken baharat dolabında bahçede yürürken topladığım arapsaçı tohumlarını buldum. Bir nevi yabani rezene. Bu tarifte de Bahar'ın Bahçesi'nden bir parça olmuş oldu böylece)
üstü için 1 yumurta akı

Yapılışı:
- Şeker ve mayayı bir bardak içindeki biraya ekleyin, biraz karıştırın ve 5-6 dakika beklemeye bırakın.
- Unları, rendelenmiş peynirleri, tuzu, anasonu (toz olarak kullanıyorsanız hardal tozu ve süt tozunu da) karıştırın. Yumurta, hardal, sütü ilave edip iyice karıştırın, sonra biralı karışımı ilave edip yoğurma işlemine geçin. Ele yapışmayan bir hamur olana iyice yoğurun. Gerekirse az miktarda un ekleyin.
- Temiz ve unlanmış bir zeminde 20-25 dakika beklemeye bırakın. Bu işlemin sonunda elastiki, yumuşak bir hamur elde etmeniz gerekiyor. Bekleme sonunda hazurum üstü çok kuruduysa çok az ılık su ile nemlendirin.
- Bu sürenin sonunda hamuru pişireceğiniz tepsiye yerleştirin. Bıçakla üstüne çizikler atın, ıslak ince bir bez ile üzerini örtüp ılık, kuru, cereyansız bir yerde 2 saat bekletin. Mayalanma tam olduğunda hamur yaklaşık 2 katına çıkacaktır. Daha yoğun bir ekmek için daha kısa süre bekletmelisiniz.
- Bu arada fırını 200oC'ye ısıtın. Kabarmış hamurunuzun üzerine yumurta akını sürün ve fırına yerleştirin.
- Kabuğun çıtır olması için fırına bir kase içinde buz ilave edebilirsiniz.
- Kabuk altın sarısı rengini aldığında (yaklaşık 20-25 dakika) fırından alın. Biraz soğuduktan sonra tepsiden çıkartın.
Afiyet olsun... Bize oldu :)

Fotoğraflar bizim ekmeğe ait. Kusura bakmayın, tatma hevesim ön plana geçti, önce yedik, sonra fotoğraf çektik...

11 Aralık 2011 Pazar

Reduce - Reuse - Recycle (Azalt, tekrar kullan, geri dönüştür)

Çevre ve doğayı korumanın en önemli düsturlarından biridir bu üçlü... Azalt, tekrar kullan ve geri kazan... Bundan 10-15 sene önce sevgili dostum Bora'dan duymuştum ilk. Çok da fazla bir şey anlamamıştım.

Aradan geçen yıllar içinde "tersine evrim"imiz sürerken vardığım noktaya baktığımda doğal olarak bu üçlünün hayatımızda ağırlık kazanmış olduğunu fark ediyorum.

Azalttık
- Naylon torba kullanımını (bez torbalar devrede)
- Abur cubur ve atıştırmalıkları
- Temizlik malzemesi kullanımını (sirke kullanımı arttı, kullanılan deterjan miktarı azaldı)
- Ütü kullanımını (bebeğimiz artık büyüdüğü için ütü artık sadece kırışık çözmek için kullanılıyor)
- Isınma kaynakları kullanımını (el örgüsü yün kazakları tercih ediyoruz)
- Mevsimsiz meyve-sebze tüketimini (bahçeden gelenler öncelik kazanıyor)
- Hazır gıdaları
- Şeker tüketimini

Tekrar kullanımı arttırdık
- Naylon torba
- Gazeteler (paketleme malzemesi, nem tutucu, soba tutuşturucu)
- Kavanozlar (reçelleri, salçaları depolamak için çok lazım)
- Pet şişeler (organik tarım çözümlerinde tuzak vb. olarak)
- Artık sabunlar (sulandırıp eritip tekrar kullanılıyor)

Geri dönüştürüyoruz
- Ambalaj çöpleri geri dönüşüm kutularına
- Organik atıklar bahçeye
- Elma çöpleri sirkeye (temizlik malzemesi ve dezenfektan olarak kullanılmak üzere)
- Aşırı olgun tüm meyveler sirkeye (armut, üzüm vb.)

Biz daha yolun başındayız. Üstelik yola çıkış amacımız çevre koruma da değil, ancak fark ettim ki, yol bizi buraya getirmiş. Bakalım daha nerelere varacağız?

10 Aralık 2011 Cumartesi

Doğal El Bakımı


Kış gelip havalar soğudu mu, ellerimiz de kurumaya, pul pul ya da zımpara gibi olmaya başlar hemen, hele de hassas bir cildiniz varsa. Dermatolojistler ellerimizin güneşin zararlı etkilerine ve soğuğa en çok maruz kalan organımız olduğunu söylüyorlar. Hele grip dönemi başladığında sık sık yıkamak da ellerimiz üzerinde olumsuz etkisini gösteriyor.

Ben de bu gibi durumlarda her zamanki gibi doğal bir çözüm aramaya başlıyorum.

Aslında doğal bir nemlendirici olarak zeytinyağını tek başına el nemlendiricisi olarak kullanmak mümkün. Tabii cildin yağı tam olarak emmesi zaman alacağı için tercihen bu işi akşam yatmadan yapmak ve ellere uygun bir eldiven giymek faydalı olacaktır.

Yine de çoğumuz bir süre sonra zeytinyağının kokusundan rahatsız olabilir. Bu durumda önerim zeytinyağının aynı zamanda iyi bir taşıyıcı yağ olduğunu hatırlamak yönünde. El losyonu olarak kullanacağınız zeytinyağını bir şişeye alıp içine sevdiğiniz bir çiçeğin yağından bir iki damla ilave etmeniz yeterli olacaktır. Bu konuda benim favorilerim leylak ve yasemin. Ancak tabii ki lavanta, bergamut, gül ya da sizin sevdiğiniz başka bir koku da uygun olacaktır.
Elleriniz aşırı kuru ve yıpranmışsa zeytinyağını sürmeden önce bir süre ılık suda bekletmeniz daha iyi sonuç verecektir.

Son olarak daha yoğun bir bakım için el maskesi yapmak isterseniz zeytinyağı ve saf balı birebir karıştırarak elde edeceğiniz kremi elinize 10 dakika kadar uygulayabilirsiniz. Bu karışıma yine aynı oranda Hindistan cevizi eklerseniz aynı zamanda peeling etkisi de yaratabilirsiniz.

Tabii tüm bunların yanı sıra dışarı çıkarken eldiven giymek ve bol bol su içmek de ellerimizin bakımlı görünmesine katkıda bulunacaktır.

2 Aralık 2011 Cuma

Yeşil domates pilaki

Bahar'ın bahçesine resmen kış geldi. Bahçeyi bozmanın da vakti geldi haliyle. Canım nar ağaçları dallardan ibaret kaldı, 3-5 armut ağacı kırmızı yapraklarını tutmaya çalışıyor, kasımpatılar bile soldu.

Haliyle, bahçede son kalan 3-5 kök yazlık sebze de değerlendirilecek ve bahçe dinlenmeye bırakılacak, pırasa, kereviz ve bal kabaklarının olduğu kısım hariç.

Her sene içim acırdı, kızarmaya vakit bulamamış o yeşil domatesleri toplayıp değerlendirme kısırlığı yaşarken. Hani sadece turşu kurmak kesmiyor beni.

Bu sene tesadüfen blogları gezerken rastladım ilk olarak bu tarife: Yeşil domates pilaki Şemsa Hanım, çok güzel anlatmış kulaktan dolma tarifini. Anlayana yeter aslında onun tarzı, ama ben biraz daha aradım bloglarda, meğer çeşit çeşit tarifi varmış yeşil domates yemeğinin, hatta çorbası bile.

Her neyse, birkaç blogdaki tarif hoşuma gitti, kendime göre sentezleyip pişirdim ben de... Heyecanla, merakla.

Domatesler bahçeden olunca, çeşit çeşit domates girdi tabii benim pilakiye, salçalık armut domates, dilim dilim tarla domates, pembe domates...

Biri iyice kızarmaktan büzüşmeye yüz tutmuş, biri tam kızaramamş iki tane kapya biber, yapraksız dalından bana mahzun mahzun bakan 2 adet de sivri biber toplayıverdim, yakışır diye...

Pirinç pek makbul değildir bizim evde, o nedenle bulgur kullanıyorum.

Soğanları ve sarımsakları ince doğradıktan sonra biraz Divolio sızma zeytinyağı ile kavurdum, jülyen doğranmış biberleri ekleyip kavurmaya devam ettim, daha sonra da 8'e bölünmüş yeşil domatesleri ekledim. 4-5 dakika suyunu salması için kısık ateşte pişirdikten sonra 1 avuç bulgur, tuz ve 1 yemek kaşığı sirke ilave ettim, biraz da su koyup kaynadıktan sonra kısık ateşte 10 dakika kadar pişirdim.

Servis ederken her pilakiye olduğu gibi kıyılmış maydanoz yakışabilir. Biraz pul biber ve sarımsaklı yoğurtla da lezzeti tamamlanabilir. Turşu mevsiminde denemek için uygun bir tat olduğunu düşünüyorum.

Afiyet olsun efendim.

Görsel: zemberekkusu.wordpress.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...