19 Ağustos 2013 Pazartesi

Nihayet köye gittim...

Aslında işler yoğunlaşmaya başladı, köye gidecek hafta sonu pek kalmadı, ama çok sevdiğimiz iki ailenin çocukları evlenmeye karar verince, bir de nişan töreni için bizi çağırınca, seve seve koştuk köyümüze bu hafta sonu...


Çok güzel bir gelin olacak kızımız, yüzü gibi güzel bir gönlü var... Damat da yakışıklı, hem de nasıl...

Her neyse, bahçeye girdik, aynı anda hem hasat vakti, hem bahar yaşanıyor... Börülceler, patlıcan, biber, kabaklar, acurlar hala çiçekli... Bir domatesler son meyvelerini vermiş, onları kızartma peşinde...




Güzelce topladık... "Allah ne verdiyse" deyimini çok iyi anlıyorum köye gidip bahçeyi her topladığımda... Kilolarca domates, kapya biber mesela... Öyle 1-2 tane değil... Allah bereket versin... Haliyle şişe domates yapılacak, çok da beklemez hani nazlıdır domatesler... Derhal rondodan geçirilip işlendi tabii cumartesiden hemen...


Biberlere gelince, onların yarısını pazar günü yaptım, diğer yarısı biraz yeşildi, güneşe koydum kızarsınlar diye, bugün yapılacak nasipse... Tarif için linke tıklayabilirsiniz...


Oysa patlıcanlar, taze fasülye, acur ve salatalık 2-3 taneydi... Böyle durumlarda türlü giriyor devreye, ben hiç sevmesem de tatları birbirine karıştırmayı, "Allah ne verdiyse" kısmında böyle işte...

Börülceler boldu, kartlaşanlar ayıklanıp kurutulacak, tazeleri haşlanıp derin dondurucuya... Yaşasın...

3 tane de kavun var, bekliyorum bakalım yiyebilecek miyiz bu sene?


Eeee, tabii bu kadar çalıştıktan sonra oturup bir kahve içmeyi hak ettik sanırım, olmaya yüz tutmuş nar ağaçlarımızın ve zakkumların eşliğinde, sakız ve badem ağaçlarımızın gölgesinde...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...