Uzun süren bir yaz döneminden sonra, can veren yağmurlarla sonbahar nihayet geldi buralara... Kimileri yalancı bahar olarak adlandırsa da benim için dolu dolu ikinci bahar sonbahar Ege'de...
Geçen ay, yazmayı çok isteyip de vakit bulamadığım bir olay oldu bahçemizde. Yaban domuzunun biri, bahçeyi dağıttı. Nihayet kendini bulmaya başlayan domatesler, son yeşil domateslerini veremeden tarih oldular, yanlarında patlıcanlar ve biberlerle birlikte... Bir yaban domuzu tek başına koca bir bahçeyi dümdüz edebiliyormuş, bunu öğrendik. İlk tepkim, "onun da yemeğe ihtiyacı var" olsa da, öğrendim ki, sevgili yaban domuzumuzun amacı, o bitkileri yemek değil, sulanan toprakta bol bulunan solucanlara ulaşmakmış... Kısmet işte. onun karnı doydu, bizim bahçemiz erken de olsa kışa hazırlandı.
Çoğu şehirli arkadaşımın hayallerini süsleyen bir köye yerleşme projesinin hesapta olmayan parçalarından biri yaban domuzu, diğer parçalar ise tilki, sansar ve börtü böcek sanırım... Doğal hayatın diğer parçaları. Bana onlardan korkmuyor musun diye soranlara cevabım şu: Burası onların alanı, buraya gelmeyi sonradan seçen insanoğlu. Bu durumda anlaşmak en doğrusu...
Bu sene biraz daha çeşitlendirmeye niyetlendik kış sebzelerini, kereviz ve pırasaya ek olarak kara lahana ve brokoli de giriyor deneme listesine. Merakla bekliyorum sonuçları.
Domuzun insafına kalan tek parça bal kabakları büyümeye devam ediyor, ikisi sararmış, biri hala yeşil.
Neyse gelelim ikinci bahar tarafına yazının... Ilık ve yağışlı bir dönemin ardından kasımpatları ile birlikte sarı papatyalar, dağ papatyaları ve ismini aklımda tutamadığım buranın yerel turuncu papatyaları çiçeklenmiş... Ayrıca önümüzü yaz zannedenler de olmuş, sevgili leylağımız ve gül hatmi ile petunyalar, aslanağızları da çiçeklerini açıvermişler. Hindibalar, her daim açmaya hazır halleri ile duvarlardan bile fışkırmışlar.
Bir de fulyalar, frezyalar ve sümbüller var tabii... Kışın içinde baharı müjdeleyen o müthiş çiçekler soğanlarından başlarını çıkartıp yeşillenmişler bile...
Yani bahçenin üst tarafı tam bir bahar havasında... Oysa içerde soba yanmaya başladı. Soba üstü çaydanlığım yazın kaldırdığım köşesinden göz kırpıyor bana...
Geçen ay, yazmayı çok isteyip de vakit bulamadığım bir olay oldu bahçemizde. Yaban domuzunun biri, bahçeyi dağıttı. Nihayet kendini bulmaya başlayan domatesler, son yeşil domateslerini veremeden tarih oldular, yanlarında patlıcanlar ve biberlerle birlikte... Bir yaban domuzu tek başına koca bir bahçeyi dümdüz edebiliyormuş, bunu öğrendik. İlk tepkim, "onun da yemeğe ihtiyacı var" olsa da, öğrendim ki, sevgili yaban domuzumuzun amacı, o bitkileri yemek değil, sulanan toprakta bol bulunan solucanlara ulaşmakmış... Kısmet işte. onun karnı doydu, bizim bahçemiz erken de olsa kışa hazırlandı.
Çoğu şehirli arkadaşımın hayallerini süsleyen bir köye yerleşme projesinin hesapta olmayan parçalarından biri yaban domuzu, diğer parçalar ise tilki, sansar ve börtü böcek sanırım... Doğal hayatın diğer parçaları. Bana onlardan korkmuyor musun diye soranlara cevabım şu: Burası onların alanı, buraya gelmeyi sonradan seçen insanoğlu. Bu durumda anlaşmak en doğrusu...
Bu sene biraz daha çeşitlendirmeye niyetlendik kış sebzelerini, kereviz ve pırasaya ek olarak kara lahana ve brokoli de giriyor deneme listesine. Merakla bekliyorum sonuçları.
Domuzun insafına kalan tek parça bal kabakları büyümeye devam ediyor, ikisi sararmış, biri hala yeşil.
Neyse gelelim ikinci bahar tarafına yazının... Ilık ve yağışlı bir dönemin ardından kasımpatları ile birlikte sarı papatyalar, dağ papatyaları ve ismini aklımda tutamadığım buranın yerel turuncu papatyaları çiçeklenmiş... Ayrıca önümüzü yaz zannedenler de olmuş, sevgili leylağımız ve gül hatmi ile petunyalar, aslanağızları da çiçeklerini açıvermişler. Hindibalar, her daim açmaya hazır halleri ile duvarlardan bile fışkırmışlar.
Bir de fulyalar, frezyalar ve sümbüller var tabii... Kışın içinde baharı müjdeleyen o müthiş çiçekler soğanlarından başlarını çıkartıp yeşillenmişler bile...
Yani bahçenin üst tarafı tam bir bahar havasında... Oysa içerde soba yanmaya başladı. Soba üstü çaydanlığım yazın kaldırdığım köşesinden göz kırpıyor bana...
bizimde böyle bir botanik bahçemiz var..bizde haşerelerden çekiyoruz..ama allahtan domuz gelmedi halen :)
YanıtlaSilhttp://zoomlabakalim.blogspot.com
Tarım denince bunlar da var işin içinde maalesef Oğuz Bey... Takip edeceğim blogunuzu. Teşekkürler.
YanıtlaSil